top of page
Yazarın fotoğrafıReha Kuldaşlı

Mürekkebin Yasası

Bir an geri çekilip düşününce yazmak öyle tuhaf bir eylem ki bazen hiçbir içerik olmaksızın kendisini dikte edebiliyor. Böyle durumlara bir ad verilebilir belki. “Kalemini gezintiye çıkarmak” diyebiliriz. Kalem bazen gidecek hiçbir yeri olmasa da kağıtla buluşmak, üzerinde gezintiye çıkmak ister: Bunun için ustalıkla seçilmiş olmasa da bazı sözcükler karalamak, mürekkebi anıya ve tarihe dönüştürmek zorunlu olur. Harflere dönüşen bu karanlık sıvı yaşam bulup ölümsüz olur; bazen de sözcükler halinde yasaya dönüşür, yaşamın tepesine dikilip nasıl olması gerektiğini buyurur.


Tarihi itibarıyla yazının bir şeyleri “muhafaza etme” arzusuyla ortaya çıktığını düşünebiliriz, ancak yazmak her zaman muhafaza etmek midir? Olumlayıcı bir felsefenin imkanlarından birini bu soru işareti karşısında alacağımız tavır belirleyecek belki.


Ama Sokrates? Ebedi olana en yüksek değeri atfeden, yaşamın üzerine çıkaran Sokrates, değişmezliğin ve hakikatin yılmaz savunucusu Sokrates, hayatı boyunca tek kelime yazmadı. Öte yandan, hayatı boyunca kanayıp duran, “kanıyla yazdığını” söyleyen Nietzsche ise hiç durmadan ve sadece yazdı. Biri ölümünde doğdu, diğeri ise kendi deyimiyle “öldükten sonra”.


İroni?


37 görüntüleme

Commentaires


bottom of page