top of page
Yazarın fotoğrafıReha Kuldaşlı

Korona Günlerinde Felsefe: Kant’ın Ahlak Yasası Bize Ne Söyleyebilir?


Korona virüs (resmi adıyla Covid-19) salgınının en azından bizim kuşağımız tarafından eşi benzeri görülmemiş bir kamu sağlığı problemi olduğu artık yadsınamaz bir gerçek. Giderek artan vaka sayısı ile tüm büyük ölçekli problemlerde olduğu gibi pek çok ikilem oluşturan bu tehdit, aynı zamanda bir ahlak problemi teşkil ediyor: Menfaatimiz, arzularımız, hatta evden dışarı çıkmak, alışveriş yapmak, sosyalleşmek gibi normal şartlarda son derece basit isteklerimiz dahi başkalarının yaşamını tehdit ederken nasıl davranmalı, hangi ilkeye göre hareket etmeliyiz? Felsefe korona salgını karşısında bize ne söyleyebilir? Görünmez bir tehdide karşı savaşırken doğru davranıp davranmadığımızı ancak davranış ilkelerimizin sağlamlığını ölçerek anlayabiliriz. Böyle günlerde Kant, ahlak yasası düşüncesi ve ödev ahlakıyla yardımımıza koşabilir.


Korona virüs salgını bağlamında hangi ilkelere göre hareket edebileceğimizi tartışmadan önce, teknik detaylara boğulmadan Immanuel Kant’ın ahlak felsefesi ve ödev anlayışına göz atalım.


Eylemlerin amaçları vardır. Kant’a göre doğadaki tüm varlıklar doğa yasalarına tabi olarak hareket ederken rasyonel (akıllı) varlıklar davranışlarını yasa idrakleriyle düzenler. Davranışlarımızı düzenlerken başvurduğumuz ilkeler ise “yapılması gerekeni” ifade eden buyruklardır. Kendisinden başka bir amaç güden yani koşullu buyruklar ise yasa olamaz, bize ancak tavsiye sunabilir.



Bu anlamda Kant’ın ahlak yasası formel, yani içeriksizdir: Gücünü evrenselliğinden alır. Kant’a göre ahlak yasası, yasa olması itibarıyla evrensel olmalıdır; başka bir deyişle tüm rasyonel varlıklar için geçerli ve sarsılmaz bir ilke olmalıdır. Bu, “kategorik buyruk” anlayışının temelidir, herhangi bir koşula bağlı olmaması itibarıyla kategoriktir. Dolayısıyla, öznel düzlemde “mutlu olmak istiyorum” demek gibi “korona salgınından korunmak istiyorum” demek de evrensel bir ilke olamaz, zira yasa, tanımı itibarıyla kişiye göre düzenlenmediği için evrenselliği buradan kuramayız. Üstelik “korona pozitif vaka” olmadığımız sürece hayatımıza aynı şekilde devam edersek ya da “bana bir şey olmaz” dersek hastalığın yayılmasına neden olacağımızdan dolayı bir anlamda uzun vadede kendi amacımızın da altını oymuş oluruz. Burada Kant’ın deyimiyle bir “tutarsızlık” veya çelişki söz konusudur.


Kant’ın ahlak yasası bağlamında sunduğu meşhur “evrensellik testi” tam da burada bize yardımcı olabilir. Aşağı yukarı şöyle bir ilke arıyoruz: Öyle davranmalıyım ki davranışımın ilkesi tüm rasyonel varlıklar için geçerli bir yasa olabilsin ve herkes bu yasaya göre davrandığında ilke kendisiyle çelişmesin, yani kendi olanağını ortadan kaldırmasın. Kriteri bulmak için şöyle sormamız gerekir: Her rasyonel varlığın tüm rasyonel varlıklar için geçerli olmasını tutarlı bir şekilde isteyebileceği bir ilkeye göre mi hareket ediyorum?


Burada önemli bir nokta, insanlığın kendisinin başka bir amaca hizmet eden bir araç değil, doğrudan amaç olmasıdır: Kendimin ve başkalarının “insanlığına” saygı duymayan bir ilke evrensel olamaz. Dolayısıyla, örneğin umreden dönenlerin karantinadan kaçmaya çalışması, birilerinin yüksek yerlerdeki tanıdıkları nedeniyle özel muamele talep etmesi, herkes sıkı tedbirler uygularken bazılarının hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam etmesi en hafif tabiriyle izansızlıktır.



Kategorik buyruk, tüm rasyonel varlıklara eşit muamele etmeyi gerektirir. Bu nedenle, Kant’ın testini korona virüs salgını bağlamına uyarlarsak belki kendimize her gün şunu sormamız gerekir: Şu anki davranışım bir yasa olsaydı, benim bu eylemde bulunmak isteyip istemememden bağımsız olarak herkesin bu şekilde davranması (örneğin bir hükümet tedbiri olarak) zorunlu olsaydı bunu yine de ister miydim? Mesela gıda alışverişi için evden çıktığımızda veya toplu taşımada ellerimizi dezenfekte etmediğimizde, maske takmadığımızda şunu düşünmemiz gerekir: El dezenfektanlarının ve tıbbi maskelerin yasaklanmasını ister miyim? Çünkü kendimi dezenfekte etmediğimde ve maske takmadığımda, rasyonelliğim nedeniyle evrensel bir yasa koyucu olarak dezenfektasyonu ve maskeleri yasaklamış olurum (yasaların istisnası olmaz). En yakın AVM’ye gitmek istiyorsam şunu düşünmem gerekir: O gün herkesin AVM’ye gitmesi hükümet kararıyla zorunlu kılınsaydı yine de gitmek ister miydim? Cevap hayır ise bunu yapmamak basit bir tercih değil, ödevdir. Dolayısıyla, hastalığın bize bulaşmamasını istiyorsak yapacağımız tek şey virüsün hiç kimseye bulaşmamasını sağlamak ve her eylemimizin insanlığın tamamını etkilediğini aklımızdan çıkarmamaktır: Akıllı varlıklar olarak üstlendiğimiz ödev budur.


Son olarak, tüm rasyonel varlıkların amaç olduklarını, araç olmadıklarını söylerken, bu salgın karşısında muazzam bir mücadele veren sağlık çalışanlarının da araç değil amaç olduklarını hatırlamak ve asla unutmamak gerekiyor. Şüphesiz her birimiz sağlıklı olmak istiyoruz ama sağlık çalışanlarına sağlığımızı korumanın “araçları” gibi davranmak da ahlak yasasını ihlal etmek anlamına gelir. Bu zorlu mücadelede onlara destek olmak, işlerini kolaylaştırmak, sağlıklı kalma haklarını, itibarlarını ve haysiyetlerini takdir etmek, yaşamsal bir zorunluluk olduğu kadar her birimizin ahlaken ödevidir.

Σχόλια


bottom of page