top of page
Yazarın fotoğrafıReha Kuldaşlı

Kaygının ekonomisi

Georges Bataille, Lanetli Pay’da[1] şöyle diyor: “Kaygı … taşkın yaşam baskısının yokluğu (ya da zayıflığı) anlamına gelir. Kaygı duyan kişi aşırı bolluk duygusuyla hareket etmiyorsa kaygı vardır. Kaygının tek başına bırakılmış bireysel anlamını belirten de özellikle budur. Kaygı ancak kişisel, özel bir bakış açısından, bütün olarak canlı maddenin taşkınlığına dayanan genel bakış açısına kökten karşıt bir noktada var olabilir. Kaygı, yaşamla dolup taşan kişi için ve özü gereği taşkınlık anlamına gelen yaşamın bütünü için anlamdan yoksundur.”


Demek ki kaygının ön koşulu yaşam perspektifini, canlılığın kozmik perspektifini kaybetmiş olmaktır. Kaygı çoğu zaman fazlaca kristalleşmiş bir bireysellikte ortaya çıkar: Bireyin kendisini (yaşamdan yoksunluk anlamında) yaşamın dışında görmesi, kendisine dışarıdan bakarak küçüklüğüne acımasıdır. Kaygılı kişide “bolluğun baskısı,” dizginlenemez taşma güdüsü yoktur, o halde kaygı (kozmik/genel ekonomiden bakıldığında) bir tür tükenmişlikten ileri gelir. Burada önemli bir soru ortaya çıkıyor: Kaygılı bedeni yaşamın taşkınlığına geri kazandırmak nasıl ve neyle mümkün? Bu noktada sadece düşünsel bir perspektif değişiminin yeterli olmayacağı aşikar. Pekala insanı yaşama, yaşamın ekonomisine, Bataille’ın terimiyle genel ekonomiye geri kazandırmanın yolu hangi pratikten geçer? Sanat? Din? Yıkım?


Yerleşik dinler bu perspektiften uzak olsa da kutsalla ilişkimizin kurulduğu pratiklerin böyle bir işlevi var gibi görünüyor. Bir anlamda insanı harcamaya zorlayarak (kurban, bağış vs.) yaşamın baskısına daha geniş bir yer açma imkanını beraberinde getiriyor olabilir. Kutsalla ilişkimizi bir kenara bırakırsak şu daima gerçektir: İrademizle karşılıksız eylemlerde bulunduğumuzda büyük bir güçle dolarız, buna bazen sevinç bazen de iç huzuru desek de aslen kendimizin dışına çıkıp bir bütüne katılmanın beraberinde getirdiği güçlü bir duygulanımdır. Adeta gerili bir yay enerjisini boşaltmıştır. Buradan bakıldığında kaygıdan kurtulmanın bir yolu azalarak çoğalmaktan, karşılıksız eylemlerde bulunmaktan geçiyor olabilir. Yaşamın genel (ve afektif) ekonomisinde biriktirme paradigmasından harcama paradigmasına geçmek, kendimizi yaşamın dışında görmek yerine gücümüzü tüketerek kendimizin dışına çıkmak: Fazlalığı sarf ederek yaşamın daha büyük bir coşkuyla yeniden içimize dolmasına olanak tanımakla mümkün belki.


 

[1] Georges Bataille (2017). Lanetli Pay, çev. Işık Ergüden, Sel Yayıncılık. §9, s. 62


1 Comment


Ceyhun Özsoylu
Ceyhun Özsoylu
Jun 02, 2020

"Yaşamın genel (ve afektif) ekonomisinde biriktirme paradigmasından harcama paradigmasına geçmek, kendimizi yaşamın dışında görmek yerine gücümüzü tüketerek kendimizin dışınaçıkmak: Fazlalığı sarf ederek yaşamın daha büyük bir coşkuyla yeniden içimize dolmasına olanak tanımakla mümkün belki."


Çerçevelet as Reha, nails it :)

Like
bottom of page